30 Mart 2011 Çarşamba

Bırak peşimi Darcy


Bir garip yaradır zihnimde ellerin
Sıcacık avuç içlerin
Gözlerin; hala tam olarak seçemedim rengini
Cıvıl cıvıl bir ormanı anımsatır sadece, o kadar işte...
Arada bir kokular gelir burnuma
Kendimi hayal ederim;
Üç oda bir salon evin koltuğunda.
Ayağı aksak bir aşkın peşinden yürürüm
Elini uzatırsın, tutmak ne haddime!
Şimdi kızıyorum ama kendime.
Konuşuyorsun,
Hatta ne çok konuşuyorsun sevgili
Hiçbir şey anlamıyorum
Sesinin bayramını kutluyorum kulaklarımda
Bir görsen içimi, nasıl mutlu hücrelerim
Ne anlattığının önemi yok,
Şu şenlik meydanı,
Kışı kıskandıran şu bahar havası.
Hele bir de öptün ya alnımdan...
...
Ah sevgili; nasıl da anlayamadım
Bunun açık ve net bir veda olduğunu?

Şimdi izlerini silmek için uğraşırken zihnimden
Başka ruhların sıcağında erirken
Elim; yarım bardak kolanın soğuğunda
Aklım; yarım kalmış tavlanın son rakamında...
Bekleme diyorum kendime,
Bekleme!
Üzüleceksin...

-Zasta-

+25 Hikayeler


Yine ölüm öncesi ayrılık seanslarımdan birindeyim.
Çok içtim
O kadar çok iç'tim ki hatta
İçim dışımı seçemiyor
Dışım içime bakamıyor
Bileklerimden akıyor yüreğim
Ellerim avuçlarıma sığmıyor
Damarlarım ayaklarımı bağlıyor
Bağırmak; kulağıma çok sessiz kalıyor!
Aşk denen şey;
Ayrılıktan ölüme doğru tuhaf bir evrim geçiriyor
-Nasıl yani- deme
Ben de şaşırdım
Nasıl bir şizofren hale bürünmüşsem artık...
Aynada da bir ara tanır gibi oldum kendimi
Ama çok sürmedi
Kendimi tanımamla yabancılaşmam bir oldu!
Çok uğraştım,
Uğr'aştım da
Fakat, pek beceremedim, senle yaptığımız şeyleri yeniden yapabilmeyi...
Yemek yiyemedim mesela
Uyuyamadım
Yürüyemedim
Göremedim
Sövemedim
Yapamadım
Edemedim
...
Ben en iyi ölmeyi becerebilirdim
Olmadı işte
Oraya da sensiz gidemedim...

-Zasta-

11 Mart 2011 Cuma

Efradını Cami Ağyarını Mani



Çocukluk düşlerimin hepsi senin olsun
Düşüşlerim bende kalsın.
Dut ağacının, uzanamadığım dalları senin olsun
Tahta merdivenin kıymıkları bende kalsın.
İlkokul öğretmenimin öğrettikleri senin olsun
O çok özendiğim kırmızı ojeleri bende kalsın.
Aşka benzettiğim o minik heycan senin olsun
Masumiyeti bende kalsın.
Ortaokulda adımı okulun duvarlarına yazan o delikanlı, senin olsun
Kırmızı boyalı, seni seviyorum yazısı bende kalsın.
Yaz akşamlarının bütün eve çağırılmaları senin olsun
Çekirdek kabuklarının dudağımda bıraktığı tuz, bende kalsın.
Sabahtan akşama kadar oturduğum o duvarın bıraktığı sancılar senin olsun
Arkamda duran hanımeli ağacının kokusu bende kalsın.
Pencerede beklerken, pervazın dirseklerimde oluşturduğu çizgiler senin olsun
Rüzgarın; saçlarımda bıraktığı yaz kokusu bende kalsın.
Lise yıllarımdan kalma tüm haylazlık planlarım senin olsun
Pişmanlıklarım bende kalsın.
Arkadaşlarımın bana düşen işleri senin olsun
Büyüklük; yine bende kalsın.
Kendimden zorla uzaklaştırdıklarım senin olsun
Bırak; ah'ları bende kalsın.
Benden zorla uzaklaştırdıklarının ah'ları senin olsun
Bırak; anıları bende kalsın.
Adını dilimde unuttuklarım senin olsun
Yüreğime kazıdıklarım bende kalsın.
Gözlerinin rengini unuttuğum erkekler senin olsun
Gözlerinin renginde kaybolduklarım bende kalsın.
Kader çizgilerinde adıma rastlamadıklarım senin olsun
Adımda; kader çizgilerinden anlamlar yarattıklarım bende kalsın.
Cam kırıkları senin olsun
İzleri bende kalsın.
Hayallerimden tükettiklerim, senin olsun
Ürettiklerim bende kalsın.
Ne kadar yaşarım, bilmiyorum ama
Yazamadıklarımın hepsi senin olsun Tanrım
İmzası bende kalsın...

-Zasta-

Yükle'm

Birtek; içinde 'sen' olan cümleleri ayıramam öğelerine.
Kim, nereye, ne zaman, niçin gitmişse gitmiş işte...

Ey gizli öznem;
Tüm yüklemleri çalıp gittin ömrümden
Geriye darmadağın bir alfabe bıraktın yalnızca
Hadi şimdi; anlat yazabilirsen...

-Zasta-

9 Mart 2011 Çarşamba

Sen nerede üşüyorsun? Ben nerede eriyorum?

Bir kar tanesiyim ben.
Koskoca gökyüzünde savrulurum,
Hiçbir rüzgar ürpertmez tüylerimi
Ve hep tanıdık bir iklimde yitiririm düşlerimi...
Çok acıklı bu, nasıl söylesem?
Bana benzeyen milyarlarca kar tanesi var
Ama yasak!
Hiçbirine değemem...
Sen; çok uzak bir toprakta ışıldarsın kırmızı yanaklı çocuklara.
Ben; eriyip yok olurum çamurlu
bir beton sıcaklığında...

-Zasta-

Darcy;

Alışıyorum Darcy...
Kader çizgilerinden çok uzak bir şehirde nefes almaya ve yokluğuna kucak açmaya.
Bıraktığın hıçkırıklara, avuçlarımı kanatan şu ayrılık parçalarına.
Ceplerimde biriktirdiğim hasret kırıntılarına.

Doğmak gibi, ölmek gibi!
Alışıyorum Darcy...

-Zasta-

Kundak

Annemin beni kundakladığı günden beridir bu izler
Avuçlarımdan rüzgara karışan bu küller...
Ben zaten yanıyordum sen geldiğinde
Yani sevgilim, endişelenme!
Belki Sur'a üflediğinde israfil;
...Belki, belki o zaman sönerim

Kim bilir?
...

-Zasta-