22 Ocak 2011 Cumartesi

Tartıcı Çocuğun Düş(üş)leri


Bir 'alt geçit' oyunudur hayat, tartıcı çocuk için, soğuk bir taşın üzerinde ince pantolonuyla, elleri üşümüş, yaşamı yenmeye çalışıyor sırtındaki yüke sımsıkı tutunarak. Yüzüme bakıyor kocaman gözleri; 'abla; tartıyım mı?'
Yerinden kalkıyor, cebinden silgisi düşüyor soğuk taşın üzerine.
Hayalleri var elbette; doktor olmak istiyormuş, tren saatine yetişmek için son derse girmiyormuş ama.
Annesi babası var tabi, ama onun üstündeymiş tüm geçim derdi... Bir de erkek kardeşi varmış, maç yapmayı çok seviyormuş ama bir ayağı aksıyormuş... Tartıcı çocuk, bu yüzden doktor olmak istiyormuş...
O; hem çocuk, hem yorgunmuş!

Bakamıyorum gözlerine! İçim eziliyor yüzündeki büyümüşlüğün karşısında.
Çantamdan cüzdanımı çıkarıp;
'Tartma' diyorum, 'tartma! Senden daha ağır gelmem ki.. Parasını vereyim sana olur mu?’

‘Olmaz!’ diye çıkışıyor birden... ‘Ben tartmadan para almam’...

O büyümüş(!), o tok(!) çocuğun gözlerinde ezildiğim günden beri; parkta güle şakıya oynayan miniklere bakamıyor yüreğim... Yüreğim; kendi çocukluğundan da utanıyor...

Dünyayı tart çocuk. İyice ölç tart...
Yerin dibine girecek herşey, senin üşümüş ellerinin yüceliğinde...

Çocuk; düşme...
Çocuk; düşle...

-Zasta-

4 yorum:

  1. insan ne diyeceğini bilemiyor
    yorum için geldim ama boğazıma dizldi kelimeler..

    YanıtlaSil
  2. İnsan yazdığına bile pişman oluyor :(

    YanıtlaSil
  3. İçimi cız ettirir sokaklarda çalışmaya mecbur olan o ufacık çocuklar ve onları görmezden gelenler yada acımazca tersleyenler sinir uçlarımda kıvılcım çaktırır. Yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
  4. Teşekkür ediyorum yorumun için...

    YanıtlaSil